5 Kasım 2008

Sevdin Dedin Hiç Sevmedin Sen Kimleri Mahvettin!

İlk kez ben yazıyorum, yani Patthy Dİphusa olarak. ismimin Patthy olduğuna bakmayın,  Patthy Diphusa'yı bana sahibimin beğenileri koydu. pek de umrumda değil açıkçası ismimin ne olduğu cismimin nasıl olduğu vs.

45 yaşında dul biriyim, paramı setlerde yardımcı oyunculuk yaparak kazanıyorum.  Hiç unutmam  televizyona ilk çıkışım "Kara Melek" dizisiydi. Sanem Çelik, Nahit Saylam'ın işyerine girerken tam o anda kapıdan çıkan kişi bendim. Ama yine aynı bölümde  hatta o sahnenin iki sahne ilerisindeki sahnede Nazmiye Hanım'la, Saliha Sökmen'İn kafedeki sahnesinde, Nazmiye Hanım 'In hemen arka masasındaki sırtı dönük oturan kişi de bendim. o an sıkıldığımdan önümde oturan diğer yardımcı oyuncuya sürahiden su doldurmuştum; ama o su dolduruşum yayınlanmamıştı. 

Saliha Sökmen ile daha önce tanşmışlığım vardıı, ismi Aliye'ydi diye hatırlıyorum. Oyunculuk hayatıma başlamadan önce çalıştığım otelin müşterisiydi.  Ben çarşafını değiştirirken odaya girmişti, "pardon saatimi almayı unutmuşum" deyip, saatini alıp çıkmıştı.  Çok ince insanmış, odayı sanki ben kiralamışım gibi, orası sanki benimmiş gibi pardon demişti. bu davranıştan ötürü çok beğendiğim halde taşlı kelebek tokasını değil, taşsız üzerinde pembe simleri olan mor kelebek tokayı almıştım.

O gün sette Aliye Hanım'a "Aliye Hanım, biz daha önceden tanışmıştık hatırlıyor musunuz?" dedim, " kusura bakma çıkaramadım, hatırlatsana" dedi, " hani iki yıl önce the marmara'nın Tepebaşındaki  yerinde hani siz saatinizi unutmuştunuz da odaya geri gelmiştiniz" dedim, "anımsayamadım canım" diyince, "olsun artık beni unutmazsınız ama" dedim. yıllar sonra da "Evdeki Yabancı" dizisinde karşılaştık, ama bu sefer beni tanımazdan geldim, keşke taşlı kelebek tokasını da çalsaydım diye şimdi hayıflanmıyor değilim.

Nitekim mesleğim belli artık benim. niye mi setlerde çalışıyorum, eski bir fotoğraf. anlatırım yine...

6 yorum:

Dogush dedi ki...

patidifusa- ispanyolca şaşıp kalmak demekmiş? demek miymiş?

Dogush dedi ki...

Canlı, enerjik, "fıkır fıkır". Her dem taze vücudunun kıvrımlarını öyle bir dalgalandırışı var ki, saçlarından kalçalarına kadar "kıvır, kıvır". Davetkar bacaklarının altında, ebedi köleliklerinin keyfini çıkaran ince, yüksek topuklu sivri ayakkabılarının yakaladığı ritm "tıkır, tıkır". Yanar döner, adi, baştan çıkarıcı elbiseleri ve takıları ile karanlık gecelerde neon ışıkları gibi "şıkır şıkır". İşte böyle bir kadın Patty Diphusa

"Erkekleri çıldırtan bir vücuda sahip olmakla kalmayıp, kafası da çalışan bir kız" diye tanımlıyor kendisini. Narsist. İşini seviyor, kartvizitinde, "Uluslararası seks simgesi, uluslararası porno yıldızı" yazıyor.

O kendini çok zeki buluyor. Zekasıyla herkesi etkiliyor hatta bu zeka sayesinde alternatif iş imkanları kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bir partide bir derginin yayın yönetmeni ile tanışıyor; aralarındaki iletişim inanılmaz:

-La Luna dergisinin yayıncısıyım.

-Derginize bayılıyorum...

-Nasıl olur? İlk sayısı çıkmadı henüz

-Farketmez. Bir şeyi sevdim mi hemen severim."

O gece yayın yönetmeni Patty'den dergilerine düzenli olarak yazılar yazmasını istiyor ve Patty yetenekleri arasına bir de yazarlığı ekliyor.

“Tabii ki kabul ettim. O güne dek aldığım en nefis önerilerden biriydi. Ben de benim statümde olan diğer kadınlar gibi şimdiye dek tek satır yazmamış olmama rağmen kendimi bir yazar saymışımdır hep. Ve bir şey daha benim gibi bir kız yazmaya başladığında mutlaka felsefi bir şey çıkar ortaya, Anita Loos'un Lorelei'yi gibi. Saf ve basit bir felsefe. Konunun KENDİN olması önemli değildir. Gençliğime rağmen çok insan tanıdım, ama en iyi tanıdığım insan BENİM. Bildiğin şeylerden söz etmenin okurlara karşı bir saygı ölçüsü olduğunu düşünüyorum…"

Dergi yayıncısı, Patty'den gündemde olan şeylerden bahsetmesini ister. Patty, son zamanlarda ne kadar değişik şeyler yaşadığını ve gündemde olmakla ne kadar ilgili olduğunu düşünür ve gündemin kendisİ olduğuna karar verir. Hakkında yazabileceği en iyi, en ilginç şey KENDİSİ'dir:

"Bayıldım bu düşünceye, çünkü gündemde olmanın dışında şimdiye dek kimse BENİ yazmayı akıl etmediği için çok da orjinal olacaktı".

Patty haklıdır, La Luna'da 1983-1984 yılları arasında yayınlanan "Patty Diphusa" hikayeleri çok beğenilir ve geniş bir okuyucu kitlesi bulur. Başından geçenleri anlattığı basit bir günlük gibidir yazdıkları ama onları ilginç kılan Patty'in samimiyeti ve yaşadıklarının öyle herkesin yaşayamayacağı şeyler olmasıdır. Sıkça bindiği taksilerin şöförlerine aşık olur. Nedense ona hep filmlerden fırlamış gibi şöförler rastlar . Yaşlı olanları bile Robert Mitchum, Sean Connery arasında seksi tiplerdir. Bir kaç dakikada onlara aşık olur, bir kaç dakikada "aşk yapmaya başlayabilir:

"(...) çünkü ben, henüz farkına varmamışsanız, zevk almaktan korkan bir kadın değilim. Anlatırken, elimi bacaklarının arasına sokup onun da benim kadar ısındığından emin oldum. Özgür aşk cenneti Casa de Campo'daydık zaten…dikkatlı olmamı iz bırakmamı istedi benden. Herşeyi denedik. Daha sonra oğlan ilk defa bir kadını yediğini itiraf etti ve beni eritti. Kadınların en moderni, uzman, konuşmanın içinde pırlanta taşlı bir taç veya buna benzer birşeyden söz edilmiyorsa asla heyecanlanmayan ben, bu kez etkilenmiştim. Bunun nedeni porno yıldızı olmanın yanı sıra korkunç duygusal olmamdır"

Patty bardağın dolu tarafını görenlerdendir. İyimser olmak için hep bir neden bulur. Tecavüze uğradığı bir günün akşamı yağmur yağmaya başlar. Bu bile onun için iyi birşeydir: "Tecavüz sırasında yağmadı hiç olmazsa" diye kendini avutur. Yağmur yağarken onu eve bağlayacak bir şey olsun diye (koca gibi), eve bir video alır ama nasıl çalıştırıldığını bilmediği, daha izleyecek kaseti olmadığı için yağmurlu havalarda sokaklarda macera aramaya devam eder.

İyi bir gözlemcidir, abaza olduğunda gözlem gücünün daha da arttığına inanır: "Öyle bir anımda muhafazakar partinin geleceğini bile kestirebilirim". Bu yeteneği barlarda aradığı erkekleri bulmasında çok işine yarar.

Porno filmler çevirir ama her senaryoya da evet demez. Vampirler ve Frankenstein'a benzeyen cüceler arasında geçen bir filmde ona esas cüce rolü teklif edilir. Kabul etmez. "Patty zekidir ve zeki bir kız kendi şartlarını ileri sürmeden hiç bir işe girişmez" O yüzden bu filmi kabul etmeden şartlarını sıralar:

"İLK ŞART. Kimse kendimi aşk yüzünden öldürmeme neden olamaz. Roger Moore, James Coburn hatta sean Connery bile, ki benden neredeyse her istediklerini elde edebilirler. Tersine benimle seviştikten sonra ajan kendini öldürür

İKİNCİ ŞART. Ne kadar iyi bir oyuncu olursam olayım bir cüceyi asla oynayamam.Öyleyse bir Frenkenstein değil de, bir emici olmalıyım (yeterli deneyimim var)…

ÜÇÜNCÜ ŞART. Solgun olmak istemiyorum. Makyajımın Beatriz Alvarez tarafından ve pastel renklerde Roxy Music tarzında yapılmasını istiyorum…"

La Luna'daki bu eğlenceli yazılar bir gün sona erer. Çünkü Patty sıkılmıştır.Bir "Adios" yazısı yazar:

"…Şimdiye kadar fahişelik yaptım ve kimsenin resmi görüşü gerekmedi. Kendimi yüzeysel biriymiş gibi gösterecek kadar entellektüel değilim…Şöhret beni hüzünlü bir melankolik yaptı ve bu ruh halinden çıkmak için uyuşturucu kullanmak gelmiyor içimden. Söyleyecek bir şeyim yok ve bir şey söylemek istemiyorum. Yazmaya devam etmenin bir anlamı kalmadı gibi geliyor bana. Bu sayfa şu satırdan sonra boş kalacak. Başkaları doldursun…"

Unknown dedi ki...

ama bu patty dimi patthy degil?

Fehmi Öztürk dedi ki...

bu patty değil patthy

uzaylı zekiye dedi ki...

bu arada başlıkta ufak ama anlamı değiştiren bi yanlış var.doğrusu şöyle:
sevdim dedin hiç sevmedin sen kimleri mahvettin

Adsız dedi ki...

yeteneksizsin.