28 Nisan 2010

Şımarıklığım….

Şımarıklığı sevmem aslında ama şımarığın allahıyım bir taraftan da. Hayat bana tüm nimetlerini sunmasa da, ortalamanın üstünde sundukları var. asla sunduklarına ve sunmadıklarına karşı bir söz etmedim, hepsine şükrediyorum; en çok da bana verdiği aileme… genç yaşımda fena olmayan bir kariyer çizgim var, kendi evim var, fena para kazanmıyorum… bunlar insanın isteyeği ilk şeyler ama şımarıklık işte bu durumda devreye giriyor, tatminsizim… mutlu olma tatminsizliği… daha ne isteyebilirdim ki hayattan, bir neden bulup mutsuz olmak an meseli. keşke kibariye konserine gidip mutlu olmayı başaran insanlar gibi olabilsem, ya da ne bileyim taksime çıktığım için mutlu olabilsem.

 

aslında küçük şeylerden mutlu olabiliyorum ben ya bir taraftan da. ne bileyim braunun mutfak robotunu görünce mutlu olabiliyorum, almodovar film çekince mutlu olabiliyorum, evde solmayan bitkilere mutlu oluyorum, ama bir tatminsizliktir aldı başını gidiyor…

 

şımarıklıktan çok çektim, acaba ben de mi çektirmeye başlıyorum….

26 Nisan 2010

Biz büyüdük ve kirlendi dünya.

Düşünüyorum da ben mi biraz salağım. Ne bok yemek istediğimi mi bilmiyorum; yoksa sıçmayı mı beceremiyorum yoksa sadece hayatta yaptığım şey sıçmak mıdır bilemiyorum. Çocukken çok tatlıydık lan! sanal köpek aldırabilmek için ağladığım günler, ya da ışıklı ayakkabılar için yaşadığım tutku… Mahallenin çocuklarıyla atari oynamaya gidip street fighter izleyip sıkıldığım ama okula gidince “aduket” yapmayı öğrendim yalanını söylediğim, “r” harfini söyleyemediğim, aşkın nur yenginin yeni yetme olduğu, bababamın yaz günleri işten “max” dondurmayla geldiği günler…

en güzeli de herşeyi ciddi anlamda hissettiğim ve herşeyin ciddi anlamda hissettirildiği bir zamandı…

şimdi soruyorum Fast food muyum lan ben?

22 Nisan 2010

minicik

Minimal yaşıyorum bu yüzden minimal yazıyorum  nokta

20 Nisan 2010

Uyumak ya da uyumamak ya da ……

eğer uyanmamak için bir sebeb varsa yandaki insanın uyumasıdır; eğer uyanmak için bir sebeb varsa uyanmamak sebebine uyanmaktır en azından benim için öyle.. ya da komidin olmaktır en iyisi, her daim sevgilinin başucunda kalmak, sevgilinin uyurken ve uyanırken en rahat ulaşabileceği yerde kalmak… tanrım beni baştan yarat sevdiğimin yanında komidin olarak

16 Nisan 2010

Anlatacaklarım Var!

Lacivertmişim, öyle diyolarlar. halbuki lacivert ne demek ne anlama geliyor bilmiyorum. bir adet dize geldi “umudun bittiğinde karadır her yer, umutla başlar lacivert ve gecenin karanlığından sıyrılırken her yer aydınlığa, sevdiğim maviden önce ağır ağır lacivert”.

 

saat 05:43 setten yeni geldim, bir omuz lazım öpüp uyumalık…

öpüyorum ve kulağına bişeyler anlatıyorum… “gel kavunlu dondurma yiyelim, öpüşelim sonra da uçurumdan ayaklarımızı sarkıtıp güneşin batışını seyredelim”…

iyi geceler

tatlı rüyalar…

14 Nisan 2010

Campipi

kamp ipinin postmodern yaklaşımlı yazılışı olsa gerek bu campipi.  kampa gidesim var campipime bağlanıp oturasım uyuyasım horlayasım uyanasım var. durup dururken tansiyonumu ölçtüresim, bi de gazoz içesim var ki hiç sevmem. ama onun gazozu benim gazozum diyerek onun gazoz şişsesinden gazoz içesim var… kucağıma attığını pamuklara sardım, açasım yorasım tüketesim yok. dün dediklerimi bugün yine kendime yalanlıyorum, kendime saygım mı yok…?