Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde yüksek lisans yapmak isteyen sevgilimden kıskanarak, karşılaştırmalı popüler kültür bölümü açılsa sanırım ben de oraya başvurucam. Sanırım tam benlik bir bölüm. Ben mi açsam ne… Aynı anda hem Yemekteyiz programı izleyip hem de Feurbach’ın materyalist Ahlak kuramlarını okuyabilme kabiliyetim var..
Aslında bu tür eylemsel birliktelik, okuduğumuzu pekiştirme gibi bişey oluyor. İngilizce derslerini düşünün, hem reading hem speaking hem writing var; yani ingilizcenin pekişebilmesi için okumak konuşmak yazmak gibi eylemlere başvuruluyor. Ben de okuduğumun pekişebilmesi için, evden pek dışarı çıkmayı sevmeyen biri olarak, hayatı televizyondan deneyimliyorum. Bundan ne utanıyorum ne de çekiniyorum.
Herneyse, aslında ben iki şarkının arasındaki benzerlikten bahsedecektim, konu bu noktalara geldi. Ziynet Sali , ki kendisi hemşehirlim olmakta, son yıllar beni benden alan en güzel pop şarkıyı yorumlamış kadındır –beş çayı-, ben liseye mi gidiyordum ne saçma sapan bir saç tarzıyla klibinde babasının yanaına gidip “büyüdü o saçlı lüleli yavrun a babab a ba bababa” gibi eğlenceli ve anlamsız şarkıyla çıkmıştı. Kıbrıs’ta bir Ziynet Sali dalgası yayılmıştı fısıltı şeklinde, Kıbrıslı o Aya’lı (Aya: Dilekkaya köyünün 74’ten önceki ismi). Aya’da yaşayan aile ahbab(:P)larımıza sormuştum Ziynet Sali buralı mı diye. Onlar da onaylayıp her şarkıcı hikayesi gibi acıklı yaşam öyküsünü anlattı Ziynet Sali’nin komşusu: Meğer çok yokluk çekmişler, ailesi Zİynet’i zar zor İstanbul’da okutmuş vs. Gel zaman git zaman öğrendim ki Rızarellaaaa da Ziynet’in hocasıymış. (ek ve gereksiz bilgiler vereyim, Rızarella on numara dünya tatlısı müthiş yemekler yapan hep dostum olmasını istediğim, ama uzaktan uzağa olamayacağını bildiğim, Ziynet Sali’nin hocası, Hüseyin Çağlayan’ın sınıf arkadaşı )
Bir de kendi kabuğunda pop müziği yapan yeni yetme bir Özgün var. Özgün hakkında pek bir bilgiye ulaşamadım açıkçası, hayranlarının yaptığı fan sitelerinde filan o kadar gezinmeme rağmen doğru düzgün bir bilgi edinemedim. Edindiğim bilgiler arasında 17 Mayıs’ta terhis olacağı, ve 21 Mayıs’ta da X-Large’da konser vereceği gibi beni ilgilendirmeyen şeyler var. Şimdi Özgün hakkında fazla bişey yazazmadığım için azcık kendime karşı tedirginim; çünkü Ziynet hakkaında o kadar şey yazmışken Özgün hakkında bişey yazmamak “taraf” tutuyormuşum hissine peydah etti beni.
Ziynet Sali’nin ikinci albümü olan Mor Yıllar albümü’nü albüm çıktıktan çok uzun zaman sonra farkettim. Vasilis Saleas gibi beni benden alan yegane biricik klarnetçi bile çalmış bu albümde sonradan farkettim bunu da. (Allahım niye zamanında bazı şeyleri algılayamıyorum; gerizekalı mıyım?) Özgün’ü de severek dinliyorum, ama albümünü almışlığım yok, televizyonda çıkınca kanalı değiştirmiyorum aksine azıcık televizyonun sesini artırıyorum. Az önce Özgün’ün Yalnızlık şarkısı başladı tv’de, aldım elime kumandayı azıcık ses verdim.buyrun siz de dinleyin:
Şarkı bitti aşağıya mutfağa indim acıktığım için, bişeyler hazırlarken farkettim ki Ziynet Sali’nin Mor Yıllar şarkısını okuyorum ne alaka oldum. Bugün dinlediğim şarkıları düşündüm hepsi “İçinden Ziynet geçmeyen şarkılardı” dedim kendi kendime… Sonra “lan fehmi bunlar aynı şarkı dedim” ocağı kapattım, Popüler Kültür’de kendimce bir bilgiye daha vardım heyecanıyla salona çıktım, Ziynet Sali’nin Mor Yıllar şarkısını açtım, ekşi sözlükten de Yalnızlık’ın sözlerini bulurum dedim, karşıma 85 sayfalık Yalnızlık entryleri çıkınca “lan herkesin yalnızlık hakkında söyleyecekleri mi var, hepiniz Hasan Ali Toptaş mısınız Hepiniz Yalnızlıklar mısınız” dedim, başka sitelerde sözleri arattım, ve Mor Yıllar’ın çalarken üzerine Yalnızlığın sözlerini okudum içimden dışımdan vs… Harbiden aynı şarkıymış yahu… Buyrun siz de deneyiniz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder